Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan ziyaretini takip eden gazetecilere gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, İdlib görüşmeleriyle ilgili ”5 Mart itibarıyla, yeri büyük ihtimalle İstanbul olacak. İkili, dörtlü meselesini görüşmelerle devam ettireceğiz” dedi. İdlib için şubat ayı sonuna kadar rejime süre verildiği hatırlatılan Cumhurbaşkanı, gözlem noktalarına yönelik kuşatmaya müsaade edilmeyeceğini söyledi. Erdoğan, emekli ikramiyelerinin kesileceği iddiasına ilişkin ise ”Öyle bir şey yok. Böyle bir sahtekarlık olur mu? Bunu ortaya atanların derdi başka” ifadesini kullandı.
PUTİN’LE İDLİB ZİRVESİ MESAJI
İdlib konusundaki 4’lü zirve 5 Mart’ta olacak mı? Yeri neresi olacak? Rusya’nın tutumunda bir değişiklik gözlemliyor musunuz?
Bu dörtlü zirve konusunda şu anda “kesin değil” dersem daha yeridir. Çünkü Sayın Putin “Biz bunu ikimiz beraber yapsak daha isabetli olur” gibi bir teklif getirince, ben dedim ki “Bu da olabilir, 4’lü de olabilir. Şu anda İdlib’de bizim ikimizin kararı çok büyük önem arz ediyor.” Tarih konusunda hemen hemen mutabık sayılırız, yani 5 Mart itibarıyla… Yeri itibarıyla büyük ihtimalle İstanbul olacak. Bu arada ikili, dörtlü meselesini yine görüşmelerle devam ettireceğiz. Moskova’ya giden heyetimiz ile Ankara’ya gelen Rus heyet arasında Ankara’da görüşmeler yapılıyor. Bu heyetler arası görüşmenin neticesine göre de biz tekrar telefon diplomasisini devam ettireceğiz.
REJİME ÇEKİLMESİ İÇİN VERİLEN SÜRE
İdlib için şubat ayı sonuna kadar rejime süre verilmişti. Zaman doluyor. Türkiye bir askeri harekat yürütecek mi? İdlib’deki gözlem noktalarından geri çekilmeme konusunda ısrarcıyız? Öte taraftan, Rusya’nın pozisyonunda Soçi güncellenmesi noktasında bir yaklaşım görüyor musunuz?
Bizim Şubat sonu tabirimiz tamamiyle bizim gözlem noktalarımız ile alakalıdır. Çünkü gözetleme noktalarımıza yönelik bir kuşatma söz konusu ve bu kuşatmaya müsaade edemeyiz. Bunların geri çekilmesinin gereğini biz kendimiz uyguladık. Bu arada da gözetleme kulelerimizi tahkim ettik, tahkim etmeye de devam ediyoruz. Buradan bu unsurların güneye çekilmelerini söyledik. “Çekilmemeleri halinde gereğini yaparız” dedik. Soçi Mutabakatı bu konuda neye amir ise biz gereğini istiyoruz. Bunun gereğinin yerine getirilmesi lazım ve bu konuda taviz vermemiz mümkün değil. Tabi bunlar ikide bir “Burası Türkiye’nin girmesi halinde bir işgaldir.” şeklinde bir yanlış yapıyorlar. Biz ne diyoruz onlara? Biz burada Adana Mutabakatı ile varız. Peki Adana Mutabakatında süreç nedir? Siz terör örgütlerini kaçtıkları yere kadar kovalarsınız. Yaptığımız budur ve şu anda biz de terör örgütlerini kovalıyoruz. Bu bazen PKK’dır, YPG’dir, PYD’dir, bazen DEAŞ’tır ya da diğer terör örgütleridir. Bunlarla meşgulüz. Çünkü ne Amerika ne de Rusya terör örgütleri konusunda, bize verdikleri sözü yerine getirdi. O zaman tabi iş başa düştü. Şimdi biz bunu da yerine getirmek zorundayız. Onun için de bunu kovalıyoruz. Buradaki konumumuzu biz Adana Mutabakatından icazet alarak yerine getirdik ve yerine de getiriyoruz. Tabi Türkiye’nin oradaki varlığına dönük birilerinin “işgalci” ifadesini kullanması var. Türkiye burada işgalci değildir, Türkiye burada 911 kilometre sınırı olan bir ülkedir. Tam aksine burayla uzaktan yakından alakası olmayanların katil Esed çağırdı diye buraya gelmeleri düşündürücüdür. Onları Suriye halkı çağırmıyor. Bizi ise Suriye halkı çağırdı ve onların daveti ile oradayız. Eğer bugün Suriye halkı sokaklara dökülüp, Türk bayrakları ile, Suriye bayrakları ile beraber koşturuyorsa bunun bir anlamı var demektir. Bunlarla görüşmeler yapıldığı anda bağrına basacakları tek millet Türk milletidir. Çünkü bizim değerlerimiz ile onların değerleri örtüşüyor. Biz orada sömürü için yokuz, biz orada işgal için yokuz. Biliyorlar ki Türkiye burada sadece Suriye halkının kurtuluşu için var. Oralara bomba yağdıranlar, asgarisinden söylüyorum, bir araştırın bakın, tek bir çadır kurmuşlar mı? Varil bombalarından kaçan 4 milyona yakın Suriye vatandaşı nereye geldi? Türkiye’ye geldi. Peki bu vatandaşlar Türkiye’ye geldikleri zaman bunları kim bağrına bastı? Biz bastık. Konteyner kentleri biz kurduk, çadır kentleri biz kurduk, her şeyi ile bakımlarını yaptık. Yedirdik, içirdik, sağlık hizmetlerini verdik, okuttuk vesaire… Tüm unsurlarını biz sağladık. Şimdi durum daha farklı. Şimdi durum felaket. O ufacık çocukların çamur deryalarının içerisinde bu karda, soğukta nasıl çırpındıklarını görüyorsunuz. Bu insanların şu anda başlarını sokacakları yerleri dahi yok. Bu insanları çadırlara bile yerleştirseniz yeter mi? Yetmez. Şu anda biz AFAD’ımızla, Kızılay’ımızla hemen yoğun şekilde briket barınaklar yapmaya başladık. Bu barakalar ile ilgili de batılılara dedik ki siz de bir şeyler yapın, siz de destek verin. Sayın Merkel’e söyledim, kendisi de bana “25 milyon avro” dedi. Bunu nasıl ulaştıracaksın deyince, Kızılhaç vasıtasıyla dendi. Kendisi ile son görüşmemizde “hala bu para yok” dedik. Bu para önce Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserliğine gidecekmiş, ondan sonra onlar onay verirse Kızılay’a gelecekmiş. Ben Kızılay’ı arıyorum, Kızılay diyor ki maalesef hala onay vermediler. Zaten bu para Almanya’dan da henüz çıkmış değil. Merkel ile yaptığımız görüşmede “para hazır, her an oraya gönderebiliriz” diyor. Bu nasıl hazır? Millet orada karda, çamurda, soğukta donuyor, bunlar hala 25 milyon avroyu gönderecekler. Biz şu anda 25-30 metrekarelik briket barakaları yapmaya devam ediyoruz. Biz yoğun şekilde adeta Atme kamplarının çok daha büyüğünü Suriye topraklarına yapıyoruz. Bizim sınırdan 25-30 km. derinliğe kadar oralarda inşaatlarımız devam ediyor.
İdlib’e Batı’dan yardım beklentiniz var mı? Örneğin NATO ve ABD’den gelecek Patriot’ların konuşlandırılması konularında.
Şu anda Amerika’nın bir destek sözü Sayın Trump ile görüştüğümde vardı. Ama henüz bir destek söz konusu değil. Görünen o ki bu ara bir daha görüşmemiz gerecek. İlgili arkadaşlarımız muhatapları ile görüşmeler yapacak. Patriot meselesine gelince, ben çok net olarak söyleyeyim, şu anda Amerika’nın bize vereceği Patriot yok. Biz teklifimizi yaptık; “Eğer bize Patriot gönderecekseniz, biz sizden de Patriot alabiliriz.” Ama şu anda benim aldığım istihbarat ise verebilecekleri bir Patriot yok. Ellerinde böyle bir şey yok. Verecekseniz verin, Kongre’den bunun iznini ben almayacağım, siz alacaksınız. Şimdi bizde sadece İspanya Patriot’u var, bunun dışında da böyle bir şey söz konusu değil. Bizim tabi her görüşmemiz de Patriot söz konusu oluyor.