THY’nin Boeing 777-300ER uçağı Kabil Havalimanı’na indiğinde ortalık sakindi. Ama çok kısa sürede binlerce Afganlı pistlere dolmaya başladı. Bir uçak bulup binmek ve gitmek istiyorlardı. Tarihin en içler acısı kaçış çılgınlığı yaşanıyordu. Uçakların önüne atlayanlar ölümü göze almışlardı. Hatta Amerikan Hava Kuvvetleri’nin nakliye uçağının iniş takımlarına kendilerini bağlayanlar bile vardı. Kalkış sonrası o insanlar düşüp piste çakılarak hayatlarını kaybettiler.
Sabah saatleriydi. Afganistan’ın Kabil Hamid Karzai Havalimanı’nın bir yanı sakin görünüyordu. Ama havalimanı çevresi insan seliydi. Zaman zaman ateş açılıyordu. Bağırışlar duyuluyordu. THY’nin TC-JJM tescil işaretli Boeing 777-300ER uçağı güzel bir alçalışla piste teker koydu. Pilotlar kokpit camından dışarıyı çıplak gözle ve büyük titizlikle inceliyorlardı. Ani bir durumda uçak pisti pas geçebilirdi. Uçağın kaptan pilotları Arslan Özkan, Josef Pivarlı ve iki first officer yani ikinci pilotlar Erbil Yurtseven ve Tayfun Akcar müthiş tahliyenin kahramanlarıydı.
TUTUNMAK İSTEDİLER
Uçak park pozisyonuna geldi. Havalimanının daha hareketsiz bölümündeydi. Toplam 324 yolcu güvenlik önlemleri altında havalimanına getirilmişti. Türk askeri, THY’nin Kabil’deki görevlileri ve anlaşmalı şirketlerin personelleri hızla işlemleri yaptılar. Kabin ekipleri koridor boyunca dizilmişlerdi. Uçağa gelen yolcuları büyük bir hızla koltuklarına oturttular. Kaptanlar kalkış için hazırlıklarını büyük bir hızla yaptılar. Uçak havalimanından ayrılmak için artık zaman geri saymaya başlamıştı. Risk de artmıştı. Havalimanına giren Afganlılar pistlere kadar ilerlemişlerdi. Hepsi bir uçağa tutunmak istiyordu. Onlarca bir uçağa tutunmak, hayata tutunmakla eşdeğerdi. Ölüm kimsenin aklına gelmiyordu. Kimsenin umurunda değildi.
DUVAR OLUŞTURDU
Uçak terminal binasından uzaklaştı. Motorlar çalıştırılmıştı. Ama havalimanının bir yanı ana baba günü olmuştu. Uçakta elbette yeterinden fazla yakıt vardı. Saatlerce beklediler. Kaptanlar havadaki pilotlarla konuşuyordu. Bu arada kule bu operasyon için elinden geleni yapıyordu. Türk askeri görevlilerinin gözleri pistler üzerindeydi. Önce kalkış için harekete geçildi ama pistte insan olduğu görülünce uçuştan vazgeçildi. Helikopter pilotları ile bağlantı kuruldu. Kalkış için pist kenarına helikopterler dizildi. Helikopterler aşağı doğru müthiş bir hava hareketi yaptığı için etrafta dolaşan Afganlılar yaklaşamadılar. Pallerden çıkan rüzgar pist kenarında bir duvar oluşturdu. İnsanlar yaklaşamadı.
NEFESLER TUTULDU
Bu koridor tam oluştuğunda THY uçağı da piste doğru yol almıştı. Pilotların ifadelerine göre 40-50 saniyelik bir boşluk oldu. Ve helikopterler karayollarında ambulanslara yol açan fermuar hareketindeki gibi hızla yanlara açıldılar. İşte tam o arada kaptanlar gaz kollarını sonuna kadar açtılar. Uçak olması gerekenden daha kısa sürede hızla yerden kesildi. Ve aşağıya doğru diğer pilotların çıplak gözle yaptıkları takipten yararlanarak uçak havalimanı üzerinden sola doğru çekildi. Kısa sürede irtifasına ulaştı. Uçak tam doluydu. Hava çok sıcaktı bu yüzden kısa koşudan sonra kalkış ve tırmanışın da risklerini bizim pilotlar giderdiler. Çok sıcakta uçak motorlarının güçlerinde kayıplar olur. Performansları etkilenir. Kısa sürede ulaşılan yükseklik aslında özgürlüğün yüksekliğiydi. Bir cehennemden kaçışın hikâyesinin başladığı yerdi. Bütün bu operasyon olurken THY’nin Uçuş İşletmeden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Baran Gülbaran ve ekibi nefeslerini tutmuşlardı. Zaman zaman gelen fotoğrafları inceliyorlardı. Uçağın yükseliş bilgisi geldiğinde rahat bir nefes aldılar.
VUHAN’A BENZEMİYORDU
THY pilotları pandemi başlangıcında da Çin’in Vuhan kentinden sonra da başka yerlerden çok sayına tahliye uçuşu yapmışlardı. Ama hiçbir uçuş bu uçuşa benzemiyordu. Çünkü o uçuşlarda aşağıda bir tehlike yoktu. Amerikan Hava Kuvvetleri uçağına olduğu gibi THY uçağının önüne de insanlar gelseydi, uçağın alçakta olan motorları o insanları vakumlar ve parçalanarak can vermelerine neden olurdu. Ve böyle bir izdırapla yaşamak çok ağır olurdu tabii. Motorlar bir kişi vakumlasa bile içindeki blad’eler dağılır, yanma odalarına kadar her şey harap olur ve artık enerji üretemezlerdi. Değil oradan uçmak o uçağı oradan almak bile imkânsız hale gelirdi.
DERS NİTELİĞİNDE
Yaşanan 5 saat, aslında her saniyesi havacılık için bir ders niteliğindeydi. Onlarca riskin, ölüm tehlikesinin içinde 324 yolcuyu çekip çıkarmak elbette bir ekip işiydi. Türk askerinden, helikopter pilotlarına, yerdeki görevlilere, kuleye ve işin ardındaki diplomatik çalkantılı süreci yürüten Dışişlerinin diplomatlarına kadar herkes saliselerle işini yapmıştı. Bence bu uçağın adı ‘Özgürlük’ olarak değiştirilmesi gereken bir uçaktı. Ekip ise tek tek büyük bir selamı çoktan haketmişti.
İŞTE THY EKİBİ
Kaptan Pilotlar: Arslan Özkan, Josef Pivarcı (THY’de görevli-Çek Cumhuriyeti vatandaşı), First Officer’lar: Erbil Yurtseven, Tayfun Akcar, Kabin Ekibi Purser: Gülsen Dilek, Kabin Amir ve Memurları: Arif Gezmişoğlu, Fatma Seçil Topaloğlu, Hande Demirci, Zekiye Gözde Temel, Gizem Eryılmaz Salter, Bahar Akar Büşra Uysal, Muhammet Ömer Oflu, Burak Oğuz Alkoç, Hayrullah Ayhan Pekşen, Esin Ovalı.
Kaynak: Hürriyet