kokpit.aero yazarı Levent Özgül, ABD’nin Brunson yaptırımları sonrası kongre tarafından teslimatı ertelenen F-35 savaş uçakları ile Türkiye’nin Rusya’dan almayı planladığı S-400 hava savunma sistemi arasındaki ilişkiyi kaleme aldı.
Vatandaşlarımızın en çok kafasını karıştıran noktaların başında belki de Yunanistan’ın S-300 hava savunma sistemine sahip olması ama bu durumun NATO için herhangi bir sorun teşkil etmemesi geliyor. Yani Yunanistan’da S-300 varken neden bizde S-400 olamıyor?
Kıbrıs Rum Kesimi S-300’leri satın aldı
Öncelikle 1990’ların ikinci yarısında S-300’leri Yunanistan değil, Kıbrıs Rum Kesimi Rusya’dan satın aldı. Oldu bitti yaparak, getirip adaya Trodos dağlarına koymayı planladır. S-300, menzili nedeni ile Trodos dağları üzerindeyken (bölgedeki en yüksek dağlardır) bizim hava sahamızı nerdeyse Konya’ya kadar kontrol edebilecekti. Alımla birlikte yürütülen bir başka proje de Rum tarafına bir Yunan Hava Kuvvetleri üssü açılmasıydı.
O dönem Türkiye hem S-300’lere hem de üs açılmasına büyük tepki gösterdi. Türkiye, sonucu ne olursa olsun, o füzelerin adaya yerleşmesini engelleyeceğini hem Rusya hem de Yunanistan’a bildirdi. Hatta Türk tarafı ‘O füzeleri direk vururuz’ dedi, savaş sebebi sayıldı.
Batı, bu konuda bize hak verdi. Rumlar işin ciddi olduğunu anlayınca, arkalarında da Batı’nın ya da Yunanistan üzerinden NATO’nun desteğini bulamayınca (Güney Kıbrıs Rum Kesimi hiçbir zaman NATO’ya üye olmadı) geri adım atmak istediler. Fakat özellikle o günlerde ekonomik olarak çok zor günler geçirmekte olan Rusya için bu satış çok önemliydi.
Orta yol bulundu
Bu sefer Ruslar Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne “Satıştan cayma yok, ödeyeceksiniz” dediler. Bunun üzerine herkesi memnun edilecek yol bu şekilde bulundu. Güney Kıbrıs Rum kesimi füzeleri Yunanistan’a sattı. Yunanistan da, füzeleri Trakya ya da Yunan ana karasında başka bir yere değil, bizim sınırımıza en uzak nokta olan Girit’e yerleştirdi. 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı döneminde Yunanistan savaş uçaklarının menzilleri yetmediği için Girit’ten adaya müdahale edememişti. Türkiye ile yeni bir gerginlik istemiyorlardı.
S-300 füzeleri, NATO’ya entegre edilememişti. Kağıt üzerinde füzeler sadece Girit’i koruyordu. Sistem uzun süre aktif tutulmadı. Yıllar sonra Yunanistan Rusya’dan gelen teknik ekiple test atışları yaptı. S-300 sistemi, son yıllarda bazı NATO ülkeleri ve İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin hava kuvvetlerinin katıldığı tatbikatlarda kullanılıyor. Yunanistan sistem ile Türkiye’nin Konya’da yaptığı Anadolu Kartalı Tatbikatları’na rakip oluşturdu. Ama Yunanistan’ın elindeki S-300’lerin Türkiye açısından askeri olarak çok fazla bir değeri yok.
Kamuoyundaki S-400 karmaşası
Gelelim Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400’leri. Ne yazık ki konuyla ilgili olarak kamuoyunda ciddi bir bilgi kirliliği var. Bazen taraflı haberler ne yazık ki algı yönetimine neden oluyor.
Öncelikle S-300 / Yunanistan ve S-400 / Türkiye meselelerindeki farkları ortaya koyayım ki, ikisinin birbiri ile hiç alakası olmadığı iyice anlaşılsın. Yunanistan olayında işin siyasi boyutunu yukarda anlattım. Yunanistan, aslında baştan hiç istemediği bir duruma şımarık çocuğu olan Güney Kıbrıs Rum Kesimi yüzünden bulaşıp kucağında S-300’leri buldu. Bu nedenle Yunanistan bu konuda taraflar içinde en az dahil olan. Zaten hiç istemediği bir şeyi de, sisteme dahil edeceğim falan diye uğraşmadığı gibi, uğraşmasının da bir manası olmayacağını biliyordu. Bunu bir tek biz anlayamıyoruz! Üstelik S-300’ler sonuçta eski ve S-400 kadar kabiliyetli sistemler değil ve ayrıca o tarihlerde zaten S-300’ün radar datası çalıp Rusya’ya gönderebileceği F-35 yada F-22 gibi stealth bir uçak da yoktu.
Kullanılan batılı uçakların (B-2 ve F-117 hariç) hiç birisi stealth değildi ve radar izleri Ruslar tarafından zaten biliniyordu. Kaldı ki, Ruslar o zamanlar düşman sınıfında bile değillerdi. Soğuk savaş bitmiş, Sovyetler Birliği batmış, başında Yeltsin vardı. Ülkenin tüm ekonomisi batı tarafından desteklenen 5 oligark tarafından adeta soyuluyordu. Rusya ekonomik olarak çok ciddi sorunlarla boğuşuyordu. Üstelik de, S-300’lerin ne derece çalışır olup olmadığı Yunanistan’ın pek umurunda olmadığından, Rus personel tarafından ne kadar bakım yapılıp yapılmadığı, ihtiyaç olup olmadığı konuları da tartışmalı. Şimdi gelelim işin S-400 kısmına…
Türkiye / S-400 ve NATO ilişkisi
İşin siyasi kısmına, Amerika ile aramız kötü, o yüzden satmıyor kısmına girmeyeceğim. Onlar diploması konusu. Bugün aranız kötüdür, yarın iyi olursunuz. Nitekim bugün S-400 alalım dediğimiz Rusya ile daha 3 sene önce gırtlak gırtlağaydık. Keza ticari kısmı da öyle. Benim ürettiğim bir şey varsa, ben bunu düşmanımdan değil benden almanı beklerim ki, para kazanayım… Bu da işin ticari yönü… Pazarlık yaparsınız, itişir kakışırsınız, olur ya da olmaz, geçer biter.
Bir de işin bir de teknik yönü var. Şimdi öncelikle S-400 ya da herhangi bir NATO dışı sistemi ortak NATO radar ağına entegre edemezsiniz. Bunun önemi konusuna burada girmeyeceğim ama son derece önemli bir konu bu. Özetle, entegre olmazsa 2,5 milyar dolar verip aldığınız sistem, 250 milyon dolarlık sistem kadar performans / koruma anca sağlar. Ha siz buna razı olursunuz, keyif ya da Yunanistan / S-300 örneğindeki gibi mecburiyetten, alır S-400’ü koyarsınız. Yine kimsenin biraz itiş kakış dışında bir şey demeye hakkı olmaz.