Mayıs sonunda uçuşlara yeniden başlamayı planlayan Pegasus Hava Yolları’nın CEO’su Mehmet Nane, havacılık sektöründe koronavirüs salgını sonrası yeni dönemde “birleşmelerin ve devletleştirmelerin kaçınılmaz olacağını” söyledi. Pegasus’un ise bu yönde herhangi bir kararı olmadığını belirten Nane, bir sene içinde “uçuş ve yolcu normallerine dönebileceklerini” kaydetti.
BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Mehmet Nane, olumsuz öngörülerin aksine, 2019 yılı rakamlarına, 2021 yılı Mayıs ayında ulaşılabileceğini söyledi.
Nane uçakların içinde alınacak önlemlere ilişkin de ayrıntılı açıklamalar yaptı.
Yolcuların maske kullanmalarının zorunlu olacağını söyleyen Nane; siperlik, eldiven ve tulum gibi ek koruyucu önlemlerin ise yolcunun inisiyatifinde olacağını kaydetti.
Mehmet Nane’ye göre uçak içinde orta koltuğun boş bırakılmasınaysa, “hijyen zincirinin” sağlanması halinde gerek yok. Nane, böyle bir durumun ise bilet fiyatlarına yansıyacağını söyledi.
Pegasus CEO’su, bilet fiyatlarındaki olası artışın ise Ulaştırma Bakanlığı ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün inisiyatifinde olacağını açıkladı.
Pegasus, uçuşlarına hangi önlemlerle başlayacak?
Misafirlerimiz havalimanına geldiklerinde, havalimanında ilk kontrol noktası birinci güvenlik kapısıdır. Burada termal kameralarla vücut sıcaklığını ölçeceğiz, maske kontrolü yapacağız. Daha sonra içeri girdiklerinde, ikinci güvenliğe gelindiği vakit yine termal kameralarla vücut sıcaklıkları ölçülecek, maske kontrolü yapılacak.
Daha sonra arındırılmış alana geçecekler ve buradan da kapıya gidecekler. Bizim en etkili koruma olan yerimiz uçağın içi. Bizim tüm uçaklarımız içinde Hepa filtre dediğimiz, bütün partikülleri, virüsleri ve bakterileri yok edebilecek bir filtre var. Benzer bir filtrasyon sistemi sadece ameliyathanelerde var.
Bu süreçte şüpheli bir vakanın tespit edilmesi halinde hangi protokoller devreye sokulacak?
Eğer, (şüpheli bir vaka) terminalde tespit edilirse, orada izole edilerek, önce revire oradan da sevki gerekiyorsa hastaneye sevki yapılacak. Eğer uçağın içindeyse, kabin çalışanımız tulumunu giyerek, misafirimizi ve varsa misafirimizin yakınlarını, en son koltuğa alacak. Biz son koltuğumuzu, bu amaçla bir izolasyon bölgesi olarak ayırmayı planlıyoruz. Kabin çalışanlarımızın da sadece yüksek riskli yerlerde tulum giyme durumu olacak.
En son koltukta, misafirimizi gideceği yere kadar götüreceğiz. Herhangi dokunduğu bir yer varsa bunları dezenfekte işlemleri yapılacak. Ve daha sonra uçaktan indikten sonra çağırılacak olan ambulansla yolcumuz alacağız.
Uçak içinde maske, siperlik gibi zorunluluklar olacak mı? Nasıl bir manzara bekliyor yolcuları?
Bizim çalışanlarımız mutlaka maske ve siperlik takacaklar. Uçağın gideceği meydanın risk seviyesine göre tulum da giymiş olabilecekler.
O yüzden de enstantane olarak baktığınızda, iki enstantane gözünüzün önüne gelebilir; uçağın içindeki yolcularımız mutlaka maskeli, tercih edenler varsa kendi şahsi siperliklerini takmış olacaklar. Maskeler, kendi şahsi maskeleri olacak. Bizim çalışanlarımız da iki senaryonun birinde maskeli ve siperlikli olacak. Mutlaka eldivenleri olacak. Diğer senaryoda da maske, siperlik, eldiven ve bir tulum giymiş olacaklar.
Uçak içi hizmet noktasında ne gibi değişiklikler olacak?
Uçak içi hizmet şu aşamada paketli ürünler şeklinde olacak. Paketli ürünler derken; açık olarak servis ettiğimiz, çay ve kahve belli bir süre olmayacak. Onun yerine kutulu içecekler, paketlenmiş sandviç türü, kraker türü yiyecekler olacak. Sıcak yemek tabir ettiğimiz, porsiyon olarak gelen ve uçağın içinde ısıtılıp misafire servis edilen yiyecekler belli bir süre olmayacak.
Sosyal mesafe ile ilgili tartışmalara nasıl bakıyorsunuz, alınan bir karar var mı bu noktada?
IATA (Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği), bizi temsil eden en büyük kuruluş. IATA üyeleri, dünyadaki hava trafiğinin %82’sini oluşturuyor. IATA’ya göre hijyen zinciri uçağın içine kırılmadan getirilirse, uçağın içinde sosyal mesafe oluşturmak için ortak koltuğun boş olmasına gerek yok. Çünkü uçağın içinde ortak koltuğun boş olması, sosyal mesafe oluşturmaya yetmiyor. Bu sadece psikolojik bir rahatlama verir. Ne demek istiyorum; sosyal mesafe için tanımlanan aralık 1,5, 2 metre… Siz, uçağın içinde koridordasınız, diğer bir yolcu da yanınızda koridorda oturuyor. Bir yolcu da cam kenarında…Koridor koltuklarının arası zaten 60 santimetre.
O yüzden uçağın içinde gerçek anlamda bir sosyal mesafe oluşturmak istiyorsak her koltukta bir kişi oturmak zorunda. Ve bu bir kişi de çapraz oturmalı. O yüzden, bu hijyen zincirini kırmadan uçağın içine getirebilirsek, uçağın içinde sosyal mesafeye gerek kalmayacak. Sosyal mesafe psikolojik olarak bir rahatlama sağlayabilir ama uçak biletleri fiyatlandırılırken, bizim uçaklarımız 189 koltuğa göre fiyatlandırılıyor, 120 koltuğa indiğinde burada ister istemez bir fiyat yükselmesi olacaktır.
Koronavirüs süreci bilet fiyatlarına nasıl yansıyacak, olası artışa ilişkin bir yüzde verebilir misiniz?
Bilet fiyat artışları onaya bağlı. Yurt içindeki bilet fiyatları tavan fiyat uygulaması ile belirleniyor. Tavan fiyat uygulaması da Ulaştırma Bakanlığı ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü onayına tabiidir. Böyle bir artış varsa, Özel Havayolu İşletmeleri Derneği olarak Bakanlığımıza ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne başvururuz. Ama böyle bir çalışmamız şu an yok, bu nedenle size (olası artışa ilişkin) bir yüzde veremem.
Bilet fiyatlarındaki olası artışları göz önüne alırsak, bu durum, düşük maliyetli havayollarının varlık sebebini ortadan kaldırmaz mı? Yoksa başka bir şeye mi evrilebilir?
Başka bir şeye evrilmeyeceğiz, ortadan da kalkmayacağız. Tam tersi, bu ortamda düşük maliyetli havayolları, maliyet bazları da düşük olduğu için, legacy hava yollarına göre daha çok tercih edilecek. Çünkü eğer bir artış olacaksa bu artış tüm sektör için olması gereken bir artış. Bu artışı yönetirken, maliyet avantajı olan, düşük maliyetli havayolları bundan daha pozitif nemalanacaklar
Uluslararası çapta, önlemler noktasında neler konuşuluyor, yakın zamanda bir karar bekleniyor mu?
Şu anda ICAO’da (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü) bir çalışma yapılıyor. Dünya çapında hava yollarının ve hava meydanlarının uygulayacağı sistemlerin ne olması gerektiği ile ilgili çalışıyorlar. Çünkü ortak bir protokol olmaz ise, ülkelerin farklı uygulamaları olursa burada tenakuza düşme durumu olur. IATA da bu yapılan çalışmada bizi temsil ediliyor. Bu komitenin 31 Mayıs’ta raporunu çıkartması öngörülüyor.
Yakın dönemde Pegasus Hava Yolları, işten çıkarmalar gibi önlemlere başvuracak mı?
Dikkat ederseniz, biz ilk çeyrek sonuçlarını açıkladığımızda bir öngörü de yaptık. Bu kamuoyu aydınlatma platformunda yayınlandı. Biz normalde “outlook” diye tabir ettiğimiz, yıl sonu öngörülerimizi paylaşıyoruz. Ve dönem dönem, ihtiyaç hasıl olduğunda bu öngörülerimizi değiştiriyoruz. Biz dün yaptığımız açıklamaya eşzamanlı olarak, mevcut öngörümüzü geri çektiğimizi, yeni öngörü verebilmek için de, mevcutta şartların, bize bilgi verecek unsurların yeteri kadar oluşmamasından dolayı, ileriki tarihte bir öngörü vermek üzere şu anki öngörümüzü çektiğimizi açıkladık.
Hali hazırda baktığımızda, ne zaman uçacağımız, nasıl uçacağımız, hangi şartlarda uçacağımız ve hangi dolulukta uçacağımız… Tüm bunlar senaryo analizinin ötesine geçmediği için, biz gerçekleşme olduktan sonra öngörümüzü vermeyi planlıyoruz. Bu nedenle de sizin bu sorunuza cevap veremeden geçmek zorunda kalacağım, çünkü gerçekten bu süreci görmemiz, yaşamamız gerekiyor. Gördüğümüz, yaşadığımız süreçte, varsa tedbirlerimizi almamız, yenilememiz, artırmamız, eksiltmemiz gerekiyor. Bu da bize belli bir harita çıkartacak. Ancak bu çıktıktan sonra yeni öngörümüzü paylaşacağız.
1944 yılında yapılan Chicago Konvansiyonu, havayolu şirketleri arasındaki birleşmeleri ve satın almaları sınırlıyordu. Koronavirüs nedeniyle yaşanan kriz, bu durumu değiştirebilir mi? Böyle birleşmeler, satın almalar olabilir mi?
Japonya’da bir söz vardır, “Şartlar değiştirse anlaşmalar da değişir” diye. 1944’te Chicago Konvansiyonu’nda alınan kararlar, o zamanki şartlara göre alınmıştı. Eğer şartlar, bugünkü durumu yönetmeye yetmiyorsa, tabii ki bugünkü şartların da değişmesi ve bu doğrultuda da, Chicago Komisyonu’nda alınan alınan kararların yeniden gözden geçirilmesi gerekecektir.
Şu noktada baktığımızda, güncel uygulamalar bize, birleşmelerin kaçınılmaz olduğunu, devletleştirmelerin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Mesela baktığımızda, İtalya devleti, Alitalia’nın devletleşmesini sağladı. Eş zamanlı olarak Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de kurumlar devlete kredi ve kaynak başvurusunda bulundu. Ve bu yaptıkları başvurunun bir kısmı o şirketlerin devletleşmesi ya da kısmi devletleşmesi, devletin belli bir hisseye sahip olması ve yönetim kurulunda temsil edilmesi yolunda gerçekleşecek.
O yüzden önümüzdeki döneme baktığımızda, gelişmelerin seyri konsolidasyonların, bu tür birleşmelerin ve devletleşmelerin kaçınılmaz olduğunu bize gösteriyor. Bizim özelimize geldiğimizde henüz yönetim kurulu tarafından alınmış böyle bir karar olmadığı için biz de kamuoyuyla böyle bir karar paylaşmadığımız için şu anda gündemimizde öyle bir çalışma yok. Olursa tabii ki ilk etapta bunu kamuoyuyla paylaşırız.
Havacılık sektöründeki normalleşmenin ancak 2023 yılında gerçekleşebileceğine ilişkin öngörüyü nasıl değerlendiriyorsunuz?
2023 fikri Boeing’in CEO’sundan çıktı. O kendisi üretim açısından buna baktı. Biz ise uçuş bacağından ve yolcu bacağından baktığımız zaman önümüzdeki sene bu günleri yaşadığımızda 2019 normallerine döneceğimizi öngörüyoruz.
Koronavirüs önlemleri nedeniyle filonuzu yere indirmek zorunda kaldınız. Neler düşündüğünüzü merak ediyorum o günlerde…
Günde 12-13 saat havada olan uçakların yerde ve bir hizada olması hiç hoş bir şey değil. Onları orada yatmış durumda görmek, insana derin hüzün veriyor. Ama eğer bu hastalığın geçmesini, minimum can kaybıyla atlatılması için bizim uçaklarımızın yerde yatması gerekiyorsa, biz buna katlanırız. O yüzden bizim için asıl olan bir an önce ülkemizde ve dünyada bu virüsün ortadan kalkması ve sağlıklı bir şekilde insanlarımızın normal hayata dönmesi. Zaten normal hayat başladığında, biz de normal hayatın bir unsuru olarak uçuşlarımıza devam edeceğiz.