Askeri imkanları oldukça mütevazı ülkeler tarafından F-16V kolaylıkla tedarik edilebilirken, NATO’nun en büyük ordularından TSK’ya kazandırılması hususunda engeller çıkarılması genel manada durumu özetler nitelikte.
Rıfat Öncel, Türkiye’nin Amerika’dan F-16V tedarik talebini ve süreçte karşılaşılan problemleri
Türkiye neden F-16V uçağı ve modernizasyon kitleri almak istiyor?
F-16 uçakları Türk Hava Kuvvetlerinin asli unsuru niteliğinde olup ana vurucu gücünü teşkil ediyor. 1987 ile 2012 yılları arasında Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nden 270 adet çeşitli modellerde F-16 uçakları satın aldı. Halihazırda Türkiye, ABD ve İsrail’den sonra en fazla F-16 uçağına sahip ülke konumunda. Başta terörle mücadele olmak üzere karşılaştığı güvenlik sorunları nedeniyle Türkiye, söz konusu uçakların en aktif kullanıcılarından biri oldu. Dolayısıyla Türk Hava Kuvvetlerinin uçak üzerinde ciddi bir deneyime ve bilgi birikimine sahip olması, yeni ve gelişmiş F-16’ların hizmete alınmasını rasyonel bir seçim kılıyor.
Diğer taraftan, Türkiye’nin envanterindeki F-16 uçaklarının birçoğunun eskimeye yüz tutması yeni uçak tedarikini gerektiriyor. Türkiye’nin F-16 envanteri Blok 30, Blok 40, Blok 50 ve Blok 50+ konfigürasyonlarından oluşuyor. Türkiye’nin F-16 filosunun büyük kısmının (Blok 30 ve Blok 40 konfigürasyonlarında 160 uçak) 1987 ile 1995 yılları arasında hizmete girdiği düşünüldüğünde durum daha net anlaşılabilir. Hava kuvvetlerinin en modern F-16’sı olan Blok 50+ uçakları ise yaklaşık 10 yıldır hizmette bulunuyor. Dolayısıyla beşinci nesil uçakların bazı özelliklerine de sahip olan en yeni model F-16 Blok 70 satın alınmak isteniyor.
Benzer şekilde, Türk savunma sanayisinin de F-16 uçaklarıyla uzun bir geçmişi bulunuyor. Türk firmalar geçtiğimiz yıllarda uçaklara yapısal ve aviyonik modernizasyon programları uyguladı. Bu şekilde uçakların uçuş ömürleri uzatıldı ve daha modern ekipmanlarla donatıldı. Diğer taraftan, Türkiye’nin 1987 ile 1995 arasında alımını yaptığı 160 F-16’nın ilk 8 uçağı hariç kalanının Türkiye’de üretildiği de belirtilmelidir. Benzer şekilde Mısır’a ihraç edilen 46 F-16, 1993-1995 yılları arasında Türkiye’de üretildi. Ayrıca, Türkiye geçtiğimiz 20 yıl içinde Pakistan ve Ürdün’e ait F-16’ların modernizasyonunu da gerçekleştirdi. Türkiye, yeni uçakların yanında 79 adet modernizasyon kiti de talep ederek, elindeki diğer F-16’ları Blok 70 seviyesine kendisi yükseltmeyi amaçlıyor.
F-16V uçağı ve modernizasyon kitlerinin tedarikinde neden sorun yaşanıyor?
Türkiye Ekim 2021’de ABD’den 40 adet F-16 Blok 70 savaş uçağı ve 79 adet modernizasyon kiti satın almak üzere talep mektubunu iletti. Fakat olası satışın gerçekleşmesi için Kongreye resmi olmayan bildiri ancak geçtiğimiz haftalarda yapıldı. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında ABD Başkanı Joe Biden Türkiye’ye uçakların ve modernizasyon kitlerinin satılmasını desteklediğini açıkladı. Takip eden süreç içinde Kongreden çeşitli itirazların yükselmesi ve satışı belirli şartlara bağlayan yasa tasarılarının geçirilmesi karşısında Başkan Biden satışa olan desteğini yineledi. Buna müteakip, satışı şartlara bağlayan maddeler 2023 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasasından (NDAA) çıkarıldı.
Yönetimin Kongreye resmi olmayan bildirimi yapmasının ardından Kongre ile müzakereleri başlatan süreç (tiered review) devreye girdi. Söz konusu süreç 20-40 gün arasında sürmekte olup, sonrasında resmi bildirim yapılıyor. Ancak Kongreden gelen çeşitli itirazlar, durumu belirsizliğe sürükledi. Son olarak 29 Senatör, Biden’a yolladıkları mektupta İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvuruları Türkiye tarafından onaylanana kadar uçak ve modernizasyon kitlerinin satışına onay vermeyeceklerini ifade etti. Bu anlamda yönetim Kongreye resmi bildirimi yapmaktan geri durabilir ki bu da satışın rafa kaldırılması anlamına gelir. Clinton döneminde AH-1W Super Cobra helikopteri ile Obama döneminde Predator ve Reaper İnsansız Hava Araçlarının (İHA) satışlarında olduğu gibi, geçmişte bunun örnekleri de mevcuttur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son açıklamaları, Türkiye’nin özellikle İsveç’in NATO üyeliğine -en azından kısa vadede- onay vermeyeceğine işaret ediyor. Aslında olası satışla İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri arasında bir ilgi bulunmuyor. Türkiye de resmi olarak bu görüşü dile getirdi. Ancak her büyük silah satış anlaşmasında olduğu gibi konu kaçınılmaz olarak siyasallaştırıldı.
ABD’den satışa onay çıkmaması Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkiler?
En kısa ifadesiyle, satışın gerçekleşmemesi Türkiye’nin lehine değildir ancak Amerikan çıkarlarına da hizmet etmez. F-16 uçağı, uzun bir geçmişi olan Türk-Amerikan güvenlik ve savunma ortaklığının yegane göstergesidir. Benzer şekilde genel manada silah satışları, özelde F-16 uçakları, Türk-Yunan anlaşmazlıklarında ABD’nin tarihsel olarak oynadığı dengeleyici rolün ve diplomatik etkinin bir yansımasıdır. Yunanistan’ın hava kuvvetleri de büyük oranda F-16 uçaklarından oluşmakta olup Türkiye ve Yunanistan aşağı yukarı aynı dönemde söz konusu uçakları edindi. Dolayısıyla satışın gerçekleşmemesi, son yıllarda çeşitli krizlerden dolayı gerileyen Türk-Amerikan ilişkilerinin belki de en güçlü boyutu olan askeri düzlemi de ciddi manada aşındırabilir.
Benzer şekilde, ABD’nin Ege ve Doğu Akdeniz’de sahip olduğu diplomatik etki Türkiye nezdinde azalacaktır. Keza söz konusu değişim son yıllarda Yunan lobisinin de etkisiyle ABD tarafından atılan adımlarla iyice belirginleşmeye başladı. Esasında Türkiye’ye F-16 satışıyla birlikte Yunanistan’a beşinci nesil savaş uçağı F-35’in satışının aynı anda Kongreye bildirilmesi de bunun başka bir göstergesi oldu. İki satış da onaylanırsa tarihte ilk kez ABD, Yunanistan’a askeri teknolojik üstünlük sağlamış olacak. Bu noktada Yunanistan’a ait 83 F-16’nın Blok 70/72 konfigürasyonuna senelerdir yükseltildiğini ve Yunan hava kuvvetlerinin uçakları teslim almaya başladığını da belirtmek gerekir.
Son olarak askeri imkanları oldukça mütevazı ülkeler tarafından F-16V kolaylıkla tedarik edilebilirken, NATO’nun en büyük ordularından TSK’ya kazandırılması hususunda engeller çıkarılması genel manada durumu özetler nitelikte.
[Rıfat Öncel, SETA Vakfında savunma araştırmacısı ve ODTÜ Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora adayı.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.