Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TUSAŞ), 1984 yılında Türk Hava Kuvvetleri’nin o yıllarda yeni nesil savaş uçağı projesi için seçilen F-16’ları imal etmek üzere kurulmuştu. Halen ara uçak ihtiyacı için 40 adet Block 70 serisi F-16 alımı gündemde. TUSAŞ, bu uçakların Türkiye’de üretimine hatta devam eden talep nedeniyle Lockheed Martin adına imalat gerçekleştirmeye hazır.
Geçtiğimiz günlerde TUSAŞ’ta yapılan basın toplantısında Genel Müdür Prof. Dr. Temel Kotil’e bir çok soru sorduk. Bunlardan biri de Türkiye’nin F-35 programından çıkartılmasının ardından ödediği 1,2 milyar doları tahsil etmek amacıyla 40 adet Block 70 serisi F-16 uçağının satın alınmasıydı. TUSAŞ eğer alım gerçekleştirilirse buna hazır olup olmadığıydı.
“300’den fazla F-16 yaptık”
Genel Müdür Temel Kotil, “300’den fazla F-16 yaptık. Türk Hava Kuvvetleri’nin ihtiyacını karşıladık. Burada ürettiğimiz uçakları Mısır’a da sattık. Yani F-16’yı çok iyi tanıyoruz. F-16 siparişi gelirse burada yapmak istediğimizi söyledik. Üretime de hazırız. Yeni teknolojilerle bunu gerçekleştirebiliriz” dedi.
Türk Hava Kuvvetleri için alınan son 30 adetlik F-16 Block 50+ için bir ara ABD’de üretim gündeme gelmişti. Ancak TUSAŞ’ın girişimleri ve Savunma Sanayi Başkanlığı’nın desteği ile pazarlıkların ardından üretim Ankara’ya kaydırılmıştı.
F-16 alımında son durum
Uzun süredir beklemede olan Türkiye’nin F-35 Programı’ndan çıkartılmasının ardından ödediği 1,2 milyar dolarlık paranın iadesinde F-16 alımı konusundaki adım Biden yönetimi tarafından atıldı. Satışın ilk aşamasında Biden yönetimi, Kongre’den Türkiye’ye F-16 satışına onay vermesini istedi. Ancak bu adımla birlikte Yunanistan’a F-35 satış onayı da Kongre gündemine geliyor.
Modernizasyon faaliyetleri
Türkiye, F-16 Fighting Falcon’un en modernize olan F-16 Blok 70 tedarikini amaçlarken, Türk F-16 Blok 30’ları, halihazırda TUSAŞ tarafından yapısal modernizasyondan geçiriliyor. Bu modernizasyon ile uçuş ömürleri, 8 bin saatten 12 bin saate çıkarılıyor. Böylelikle uçakların, 2030’lu yıllara kadar görev yapmasının önü açılıyor.
Eylül 2021’de Türkiye, Milli Savunma Bakanlığı kanalıyla ABD’den F-16 Blok 70 satın alma talebinde bulundu. Türkiye’nin talebi, 40 adet F-16 Blok 70 savaş uçağı ile Türk Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan F-16’ların modernizasyonu için 79 adet modernizasyon kitini kapsıyordu.
F-16 Blok 70’in Öne Çıkan Özellikleri
En yeni F-16 konfigürasyonu olan Blok 70’ler;
Hem donanımsal hem de yazılımsal olarak F-35 ve F-22 radarları ile benzerlik taşıyan APG-83 AESA Radar,
Legion Pod ile IRST kabiliyeti,
AN/ALQ-254(V)1 “VIPERSHIELD” Elektronik Harp Paketi
Yeni Kokpit gibi oyun değiştiren diyebileceğimiz teçhizatları ile karşımıza çıkıyor.
APG-83 AESA radar
AESA radarlar, Pulse-Doppler radarlara kıyasla;
Görüş alanlarını çok daha hızlı bir şekilde tarayabilmeleri ve bu sayede birçok hedefi daha iyi bir şekilde takip edebilmeleri,
Elektronik karıştırmaya karşı çok daha iyi direnç göstermeleri,
‘Interleaved Mod’ ile hem hava, hem de kara/deniz hedeflerini aynı anda izleyebilmesi,
Daha yüksek menzil ve daha düşük görünürlük (tespit edilebilirlik) kabiliyetleri ile öne geçmektedirler.
Menzil açısından bakacak olursak; 1 metrekare boyutundaki hedefleri tespit mesafesi için karşımıza böyle bir tablo çıkmakta:
Görselde gördüğünüz radarları sınıflandıracak olursak;
APG-68(V)9: Şu anda Türk Hava Kuvvetlerinde CCIP modernizasyonu geçirmiş Blok 40, 50 uçaklarında ve Block 50+’larında kullandığı Pulse-Doppler radarı.
APG-83: Şu anda F-16 Blok 70/72’lerde kullanılan AESA radarı
APG-80: Şu anda dünyada sadece Birleşik Arap Emirlikleri’nin sahip olduğu F-16E/F Blok 60’ların kullandığı AESA radarı.
AESA olan APG-80 ve 83’ün APG-68(V)9’a kıyasla menzil avantajı görülmekte. Ancak APG-80’in APG-83’e kıyasla daha uzun menzil avantajının olması, ana sebep olarak soğutma sistemindeki farklılıktır. APG-80’de sıvı soğutma sistemi kullanılmakta.
Elektronik karıştırmaya karşı dayanıklılık konusunu basitçe anlatmamız gerekirse; elektronik karıştırma sistemleri, genel olarak kendilerini izlemeye çalışan radarın frekansında yayın yaparak radarın, kendilerinin yönlerini görmelerine rağmen mesafe bilgisi alamamalarına sebep olur.
Radar, elektronik karıştırma yapan araca yeterince yaklaşıp “burn-through” mesafesinin içine girerse elektronik karıştırma etkisiz kalabilir. Ancak bunun için hedefe yaklaşmak gerekmekte.
AESA radarlar ise frekanslarını geniş bir bant aralığında değiştirebilme kabiliyetine sahiptir. Frekanslarını her iletim yaptıklarında rastgele olmak üzere değiştirebilirler. Bu yönteme de “chirping” denir. Bu şekilde Radar İkaz Alıcıları (RWR)’nda radarın tespit edilmesi de zorlaşmakta
Legion Pod ile IRST Kabiliyet
Legion Pod; bölgedeki hedefleri radar kullanmadan, ısı üzerinden pasif bir şekilde bulma ve izleme üzerine kurulu bir IRST sistemidir. Hedefleri pasif yöntem ile izlediğinden herhangi bir radar radyasyonu yaymadığı için hedef uçaklarda RWR bulunsa dahi izlendiklerini anlamaları çok güçtür.
Özellikle radara karşı düşük görünürlüğe sahip olan F-22 ve F-35 gibi 5. Nesil Avcı Uçaklarına karşı oyun değiştirici bir ekipman olabilmekte.
Ek olarak Legion Pod’larda, artık doğrudan podlar arası data-link kabiliyeti de bulunmaktadır. Bu da aynı bölgede bulunan müttefik uçakların IRST Podlarının hedefleri, uçakların bulunduğu konuma göre farklı noktalardan ve açılardan izleyip birbirleri arasında sürekli olarak bilgi alışverişi yapmasına olanak tanımakta. Bu kabiliyet ile pilotların durumsal farkındalığı bir üst seviyeye taşınmakta.
Uçaklarda bulunan data-link kulanımı yerine podlar arasında data-link tercih edilmesi ise Lockheed Martin tarafından bir nevi eski sistemlerin bant genişliği açısından kısıtlı olması ve bu yüzden bilginin yeterince hızlı iletilemeyeceği ihtimali ile açıklanmıştır. Ancak podlar arası data-link sisteminin, podları oldukça hızlı bir şekilde birbirlerine bağlayabilmekte.
Ancak Legion Pod gibi IRST sistemlerin bir nevi aşil tendonu ise performanslarının hava durumu gibi çevresel etkenlere oldukça bağlı olmasıdır. Zira bu sistemler kızılötesi izler ve görüntü üzerinden çalıştığı için bu görüntüyü kapatabilecek herhangi bir bulut veya yağmur/kar yağış durumu, sistemin performansını azımsanmayacak oranda düşürebilmekte.
AN/ALQ-254(V)1 “VIPERSHIELD” Elektronik Harp Paketi
L3Harris üretimi AN/ALQ-254(V)1 Elektronik Harp paketi ise F-16 Blok 70’i şu anda bulunan tehditlere karşı korumaktadır. Ek olarak pilota daha yüksek durumsal farkındalık sağlamakta.
Yeni Kokpit
F-16 Blok 70’ler, artan pod ve aviyonik sayısı dolayısıyla kokpitlerinde eski modellere göre ortada olmak üzere bir tane fazladan büyük bir ekran taşımaktadır. Daha fazla ekran bulunması, birçok sistemin pilot tarafından daha kısa süre içerisinde daha kolayca kullanılmasına olanak sağlayabilmekte.
Kıyaslama için Blok 70 öncesi F-16 kokpitlerine bir örnek:
F-16 Blok 70’ler, pilotlarına yeni ve gelişmiş sensörleri ile oldukça üstün durumsal farkındalık sağlamakta ve bu sırada düşman tarafından uygulanabilecek elektronik karıştırma uygulamalarının bir kısmından etkilenmeden operasyon gerçekleştirebilecek bir uçak olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk Hava Kuvvetleri’nin 40 adedi yeni alım, 80 adedi modernizayon şeklinde olmak üzere 120 adet yeni podlar ve kabiliyetler ile beraber AESA radara sahip F-16 Blok 70’e sahip olması; bölgede Türk hava gücünü arttırıp, bir güç çarpanı olarak caydırıcılığın pekiştirilmesinde büyük rol oynayacak.
Bu sayede Türk Hava Kuvvetleri’nin, F-35 Lightning II’daki kadar olmasa da önemli bir kabiliyet artışına sahne olması beklenmektedir. Milli Muharip Uçak’ın 2029 yılında operasyonel olacağı düşünüldüğünde; olası F-16 Blok 70 alımının, Hv.K.K.lığı için kritik öneme sahip olduğu düşünülmekte.
Ancak tedarik edilen modernizasyon kiti ile elde edilecek kapasitesinin, ÖZGÜR Projesi ile milli imkanlarla elde edilebileceği de değerlendirilmekte.
Kaynak: Tolga Özbek