‘Görünmez uçaklar’ın sonu mu geldi?

f-35-son

İRFAN SARP / EMEKLİ HAVA PİLOT TÜMGENERAL

5’nci nesil radara düşük görünümlü ‘stealth’ kabiliyetli uçakların görünmezlik yeteneğinin giderek azaldığına dair son yıllarda basında pek çok haber yayınlanmış ve açıklamalar yapılmıştır. Havacılık konularında uzman Defence News yazarı Sebastian Sprenger’in 29 Eylül 2019 tarihinde çıkan makalesinde de F-35 JSF uçağının, Alman HENSOLDT firmasının ürettiği Twinvis-Passive radarla takip edildiği anlatılmıştır. Makalede, 2018 Nisan ayında Berlin/Schoenefeld Havalimanı’nda düzenlenen havacılık fuarına katılmak üzere ABD’nin Arizona eyaletindeki Luke Hava Üssü’nden kalkan ve ara meydanlara inmeden, havada yakıt ikmali yaparak 11 küsur saatlik direkt bir uçuşla Berlin Schonefeld Havaalanı’na gelen ikili F-35 kolunun Airshow’dan sonra geriye dönüş rotasında Twinvis radarıyla 150 kilometre takip edildiği anlatılmaktadır. Twinvis radarının fotoğrafı aşağıya çıkarılmıştır.

HENSOLDT firmasının küçük ticari aracına yerleştirilen Twinvis radar cihazının katlanan anteni, özel bir görev için ihtiyaç duyulduğunda aracın içinden yukarıya çıkarılmakta ve aracın motorundan elde edilen güçle radarının çalıştırılıp skobunda, havadaki araçların tespit ve takibi yapılabilmektedir. Geçmiş yıllarda yüksek dağ tepelerine yerleştirilen ve kilometrelerce uzaktan görülen devasa radarlarla bu Twinvis radarı boyutlarının küçüklüğü ve operasyon özellikleri açısından mukayese edildiğinde, elektronik ve radar teknolojisinde ne kadar büyük bir aşama kaydedilmiş olduğu kolayca anlaşılabilmektedir.

Aslında F-35 uçağının radara düşük görünümlü Stealth yeteneğinin giderek azaldığına dair bir beyanat bundan altı yıl kadar önce uçağın sayı olarak en büyük kullanıcılarından biri durumunda olan ABD Deniz Kuvvetleri’nin Komutanı Oramiral Jonathan Greenert tarafından açıklanmıştı. TIME dergisinin 25 Şubat 2013 tarihli sayısında F-35 JSF uçağıyla ilgili “THE MOST EXPENSIVE WEAPON EVER BUILT” başlığıyla çıkan makalede, ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Greenert gelişen sensorların ortaya çıkmasına paralel olarak stealth özelliğinin her geçen gün değerini kaybettiğini söylemişti. Bir süre sonra da ABD Muharip Hava Kuvveti (Air Combat Command) Komutanı Orgeneral Herbert Carlisle verdiği bir beyanatta, diğer ülkelerin ABD’nin stealth kabiliyetli uçaklarını tespit ve takip edebilecek yeni satıhtan havaya füzeleri geliştirmekte olduğunu açıklamıştı.

ABD’li komutanların F-35’in Stealth yeteneğiyle ilgili endişelerini belirtmesinden kısa süre sonra Ruslar ve Çinliler, radara görünmez denilen Stealth uçakları yeni imal ettikleri radarlarla takip edebildiklerini beyan etmişlerdi. Çinliler 2016 yılı Ekim ayında Hong Kong yakınlarındaki Zhuhai Air Show’da, stealth uçakları takip ettikleri VHF bantlı radarı sergilemişler ve isteyen ülkelere bu radarı satabileceklerini açıklamışlardı. Söz konusu yer radarının fotoğrafı aşağıda görülmektedir. Çinliler ayrıca Güney Kore’de üslenen ABD Hv.Kv. F-22 Raptor Stealth uçaklarının uçuşlarını da radarlarında takip ettiklerini açıklamışlardı.

En son Nisan 2018’de düzenlenen Berlin / Schoenefeld Airshow’u takip eden günlerde Alman HENSOLDT firmasının ürettiği Twinvis radarıyla F-35 uçağının takip edildiğinin açıklanması, Stealth teknolojisine sahip muharip uçakların görünmezlik yeteneklerinin giderek ortadan kalktığına dair daha önceki yıllarda değişik kaynaklar tarafından açıklanan görüşleri bir bakıma teyit etmiştir.

Söz konusu havacılık fuarına katılmak üzere Arizona eyaletindeki Luke hava üssünden kalkacak iki F-35 uçağının Berlin Schonefeld havaalanına gelmesi programı belli olunca, Alman HENSOLDT firmasının yöneticileri bunun kendileri için büyük bir fırsat olacağını düşünmüşler ve imal ettikleri Twinvis Passive radarının bir stealth uçağı takip etmek yeteneğinde olduğunu fuara katılan herkese canlı olarak göstermeyi planlamışlardır. Bu amaçla, Schonefeld Airshow’da HENSOLDT firmasına tahsis edilen bölümdeki büyük bir panoya, bölgedeki bütün uçuşların Twinvis radarında görülen ekolarını büyütülmüş olarak yansıtacak bir sistem kurmuşlardır. NOT: Aşağıdaki fotoğrafta HENSOLDT Twinvis radarının Airshow’daki standının duvarındaki büyük panoya yansıtılan uçak ekoları görülmektedir (Fotoğrafın sağında ve solundaki girintili çizgiler; doğuda Polonya, Çekya; güneyde Avusturya İsviçre ve batıda Fransa sınırlarını göstermektedir).

Berlin / Schonefeld fuarına Amerikalı yetkililer büyük önem vermişler ve iki F-35 uçağını havada yakıt ikmaliyle 11 saatlik direkt uçuşla fuara getirmişlerdi. F-35’lerin havada uzun süre kalış rekoru kırarak yaptıkları bu uçuşun F-35 JSF programına katılmaya ikna edemedikleri Almanları bir bakıma etkileyebileceklerini düşünmüşlerdi. Havaalanında firmaya tahsis edilen büyük bölümün yakınına park ettirilen iki F-35 uçağını görmek için gelen ziyaretçilere üzerinde F-35 resimleri ile bir tarafında Amerikan diğer tarafında Alman bayraklarıyla süslenen şapka ve eşarpları promosyon olarak dağıtmışlardı. Elbette fuara gelen herkes reklamı bu kadar yapılan F-35 uçağının yapacağı gösteri uçuşunu bekliyordu. Fuara katılmak üzere değişik ülkelerden gelen sivil ve askeri uçaklar, helikopterler, ve Almanların kendi uçakları, fuara katılan seyircilere belli bir sırayla uçuş gösterilerini sundular. Bütün bu uçuşlar, isteyen herkes tarafından HENSHOLDT firması standındaki büyük radar ekranında izlenebiliyordu. F-35 uçağını radarlarının ekranına yansıtıp bunu herkese göstermek isteyen HENSHOLDT firmasının temsilcileri ve mühendisleri de büyük bir heyecanla F-35’in uçuşunu bekliyorlardı. Ancak her ne sebeptense, F-35 uçağı gösteri uçuşu için kalkmamıştır. F-35 uçağının gösteri uçuşuna neden kalkmadığını öğrenmek isteyen ilgililere, gösteri, uçuşları için düzenlenen uçuş programında, F-35 için bir zaman aralığı verilemediği söylenmiştir.

Berlin Airshow’da F-35 uçağının uçmaması sebebiyle radarlarında bunu göstermek imkanı bulamayan Twinvis radarının imalatçıları, F-35’i havalimanından kalktıktan sonra dönüş rotasında takip etmeyi planlamışlardır. Küçük ticari araç içinde taşınan radarı havalimanının hemen yakınında bulunan bir at çiftliğine götürmüşler ve orada avını bekleyen bir avcı gibi pusuya yatıp uçağın kalkış saatini beklemeye başlamışlardır. Schonefeld uçuş kulesinden F-35 uçağının kalkış için ruleye başladığı ve kalkış haberini alınca at çiftliğindeki radardan uçağı takip etmeye başlamışlardır. Radarın imalatçısı HENSHOLDT firması yetkilisi, Schonefeld havalimanından kalkan ikili F-35 kolunu dönüş rotası boyunca 150 kilometre takip ettiklerini, ayni gün içinde tertipledikleri bir basın toplantısında açıklamıştır.

Alman firmasının F-35 uçağını radarında takip ettiğinin açıklamasının hemen akabinde, konunun doğrudan ilgili makamı ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından, F-35 uçaklarının hava gösterilerine katılmak için yaptığı bu uçuşta sivil hava trafiğinin emniyeti için F-35’in radar reflektörünün açık durumda tutulduğunu ve ancak bu şekilde Hava Trafik Kontrol tarafından uçağın takip edilebildiği açıklanmıştır.

F-35 uçağının Luneberg Lens radar reflektörünün kanat ucuna yerleştirilmiş kumanda mekanizmasının fotoğrafı da Pentagon tarafından yayınlanmıştır. Radarın imalatçısı HENSHOLDT firması yetkilileri, Pentagon’un bu açıklamasına hemen cevap vermiş ve F-35’in radar reflektörü açık olsa da, olmasa da, uçağı pasif-radar teknolojisiyle takip ettiklerini teknik olarak izah etmişlerdir. Yapılan izahatta, pasif-radarın hedefi tespitinde farklı bir yöntem uygulandığı, bu yöntemde uçağın fiziki yapısının boyutlarına uygun minyatür şekliyle ekranda görüldüğü, radar reflektörünün açık olup olmamasıyla bir ilgisinin bulunmadığı belirtilmiştir. Firmanın yaptığı izahatın İngilizcesi şöyledir: “Passive-radar detection works in a different spectrum, making the presence (or absence) of reflectors irrelevant. In Layman’s terms, passive radar tracks the entire phisical shape of airplanes versus being triggered by smaller, angular features on the body of a jet”. HENSHOLDT firmasının F-35 uçağını radarlarında takip ettiklerine dair yaptığı açıklamayla ilgili bir soruya, Pentagon Tedarik ve İdame Başkan Yardımcısı Ellen M. Lord, uçağın pasif-radara karşı görünebilirliği konusunda bir yorum yapmamıştır. Diğer taraftan Alman Savunma Bakanlığı 2019 yılının ilk aylarından başlayarak ülkedeki radar örtüsünün HENSHOLDT pasif-radar sistemleriyle donatılması için tedarik işlemlerine başlamıştır. Almanya’nın F-35 programına katılmasını isteyen ve büyük ölçüde desteklediği bilinen Alman Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Karl Muellner, Mayıs 2018’de hükümetin aldığı bir kararla emekli edilmiştir.

Şimdi burada bir hatırlatma yapalım. F-35 JSF programının kurucu ortaklarından olan ve F-35’lerin hem Hv.Kv.tipi “A” modeli, hem de STOWL F-35B kısa kalkış /dikine iniş modelinden tedarik etmekte olan İngiltere, geçen yıl Farnborough Airshow sırasında 16 Temmuz 2018 tarihinde, TEMPEST ismini verdikleri yeni 6’ncı nesil ÇİFT MOTORLU muharip jet uçağı projesini başlattıklarını duyurmuş ve Savunma Bakanı tarafından uçağın mock-up’ının örtüsü törenle açılarak ziyaretçilere gösterilmiştir. 7 Temmuz 2019 tarihinde TEMPEST programına İsveç katılmıştır. İngiltere gibi F-35 uçağının kurucu ortaklarından olan İtalya da F-35A ve F-35B uçaklarından tedarik etmesine rağmen sürpriz bir kararla 10 Eylül 2019 tarihinde TEMPEST programına katıldığını açıklamıştır.

2018 Farnborough Airshow’da İngiltere’nin yeni nesil TEMPEST uçağı programını açıklamasına benzer sürpriz bir açıklama da 2019 Paris Airshow’da Fransa ve Almanya tarafından yapılmıştır. İki ülke Ocak 2019’da yeni nesil muharip uçak NGWS (Next Generation Weapon Systems) imalatını yapmaya karar verdiklerini açıkladılar. Paris Le Bourget ‘de 17 Haziran 2019 günü de Dassault ve Airbus Military firmalarınca müşterek olarak ÇİFT MOTORLU imal edilecek NGWS uçağı mock-up’ının örtüsünü törenle açtılar. Yapılan törende programa İspanya’nın da katıldığı açıklandı. Bu arada, dünyadaki Stealth uçakların geleceğiyle ilgili Defense News dergisinde çıkan bir makalede, Avrupa’nın yeni nesil savaş uçağı olacak Fransız-Alman-İspanyol müşterek Future Combat Air System programında, stealth özelliklerinin yeni baştan ele alınabileceği bilgisi yer almıştır.

Washington mahreçli diğer bir yazıda da F-35 uçaklarıyla yüksek irtifada yapılan süpersonik uçuşlarda uçağın arka gövdesi ve kuyruk bölümündeki satıhların özel RAM kaplamalarında soyulmalar olduğu ve satıhlardaki soyulmalar sonucu stealth özelliğinin belli oranda kaybedildiği anlatılmaktadır. Söz konusu yazıda ABD Dz.Kv F-35C ve Marine F-35B uçaklarında yüksek irtifalarda 1.3 -1.4 Mach süratte uçulurken sol ve sağ yatay stablizeler ve kuyruk uzantısındaki satıh kaplamaları soyulurken bir de titreşimler meydana geldiği belirtilmiştir.. Bu problemlerin çözülmesi ancak uçağın fabrikasında Depo Seviyesi Bakımı ile yapılabildiğinden uçaklar uzun zaman uçuşa verilememiştir. Pentagon’da F-35 programının başında bulunan Koramiral Mat Winter, firma tarafından gelişmiş RAM kaplamalarıyla problemlerin çözülmeye çalışıldığını söylemiştir. Diğer bir uygulama olarak da problem çözülünceye kadar uçakların yüksek irtifada süpersonik uçuşları 50 saniye limitini geçmeden yapmaları tavsiye edilmiştir. ABD Donanması’nın yüksek rütbeli bir komutanı da, kendilerinin uçak gemileriyle göreve çıktıklarında duruma göre 6-8 ay arasında açık denizde kalmakta olduklarını, eğer sefere çıkıldığının ilk haftasında F-35’lerin üzerinde böyle bir problem meydana gelirse, bu uçağın aylar boyu uçamayıp geminin hangarında yatacağını söylemiştir.

F-35 uçağının stealth kabiliyetinin giderek kaybolduğunu bu canlı örneklerle anlattıktan sonra hafızalarımızı tazeleyelim ve F-35 uçağının ilk planlamasından başlayarak geçmişini hatırlayalım.

* Havacılıkta söz sahibi ülkeler, dünyada radara düşük görünümlü ilk imal edilen ABD yapımı F-117 Stealth uçağının 17 Ocak 1991 günü başlatılan 1’nci Irak Harekatı’nda (Desert Storm) hedef bölgesinin yoğun füze ve uçaksavar savunmasına rağmen Bağdat ve civarındaki hedefler ile Dicle ve Fırat nehirleri üzerindeki 43 adet köprüden 39 adedini tahrip etmesinden ve harekât boyunca tek bir uçak kaybı olmadan bu görevleri yerine getirmesinden çok etkileniyor ve böyle bir uçağa sahip olmak istiyorlar. Ancak ABD F-117 uçaklarını ve sonradan imal ettiği stealth yetenekli F-22 Raptor uçaklarını en yakın müttefiki İngiltere dahil hiçbir ülkeye satmıyor.

* ABD 1994 yılında JSF (Joint Strike Fighter) programını başlatıyor ve daha önce imal ettiği iki stealth model uçağın çok pahalıya mal olduğunu görerek maliyeti düşürmek için NATO ve müttefik ülkelerden arzu edenlerin JSF programına katılabileceğini bildiriyor. Programa ABD, Avustralya, Danimarka, Hollanda, İtalya, İngiltere, Kanada, Norveç ve Türkiye katılıyor. Programa daha sonra Japonya, İsrail ve Güney Kore dahil ediliyor.

* Uçağı imal edecek firmanın seçimi için yapılan yarışmayı tek motorlu X-35 model uçakla Lockheed Martin kazanıyor.

* 2001 yılında uçağın imalatına başlanıyor

* 2002 yılında Türkiye programa dahil oluyor.

* 2006’da F-35 ilk uçuşunu yapıyor.

* 2011’de ilk seri imalat (production ) modeli F-35 üretim hattından çıkıp birliğe teslim ediliyor.

* 2018 Haziran’da uçağın fabrikası Fort Worth / Dallas’da Türkiye’ye ilk F-35 uçağı teslim ediliyor.

* 17 Temmuz 2019 tarihinde ABD ve diğer 7 ortak ülkenin müşterek kararıyla Türkiye F-35 programından çıkarılıyor. (Bu konudaki makalenin linki: https://www.kokpit.aero/turkiye-abd-f35-kriz).

F-35 uçağının yukarıda yıllara göre çıkarılan takvimi, bu uçağın imalatında ne kadar büyük zorluklarla karşılaşıldığının çok açık bir göstergesidir. Şöyle ki, 2001 yılında ilk uçuşunu yapan F-35 uçağının ilk production (seri imalat) modeli beş yıl sonra, 2006’da imalat hattından çıkıyor. Uçak üzerinde sayısız yer / uçuş testleri ve milyonlarca sayıyla ifade edilen yazılımlar 5 yıl sürüyor ve uçağın birliklere ilk teslimi 2011 yılında mümkün oluyor. Diğer bir deyişle, F-35’in ilk uçuş tarihi ile uçuş birliğine teslim ediliş tarihi arasında tam 10 yıl gibi uzun bir süre geçiyor. Şimdi bu süreyi ABD’nin daha önce imal ettiği Stealth model uçaklarla mukayese edelim.

Dünyada ilk Stealth uçak olarak 2’nci Dünya Savaşı sonlarında, 1944 yılında, Almanlar tarafından imal edilen; ancak savaşın bitmesiyle hayata geçirilemeyen Horten Ho-229 (Gotha Go-229) modelden yıllar sonra Amerikalıların geliştirdiği ilk operasyonel stealth uçak olan F-117 Nighthawk, ilk uçuşunu 18 Haziran 1981 tarihinde yapmış, bir yıl sonra da 1982’de ABD Hv.Kv.de hizmete girmiştir. Amerikalıların ilk stealth bombardıman uçağı B-2 Spirit ilk uçuşunu1989 yılında yapmış, dört yıl içinde bütün testleri tamamlanıp 1993 yılında yani 4 yıllık bir süre içinde ABD.Hv.Kv.’de göreve başlamıştır. Amerikalıların F-35’ten önce imal ettiği F-22 Raptor uçağı ilk uçuşunu 1997’de yapmış, 2005 yılında ABD Hv.Kv.de hizmete girmiştir. Görüldüğü gibi Amerikalıların F-35’ten önce imal ettiği her üç model stealth uçağın ilk uçuşları ile hizmete giriş tarihleri F-35’ten çok daha kısadır. Şimdi şu soru akla gelmektedir. Acaba F-35 uçağının ilk uçuşu ile hizmete giriş tarihi arasında 10 yıl gibi uzun bir süre geçmesinin sebebi nedir? Bu sorunun yüzlerce cevabı olabilir ama başlıca sebebi, stealth özelliğinde imal edilen bu uçağın bundan önce Amerikalıların imal ettiği iki stealth tip uçak ve halen dünyada uçmakta ve geliştirme (development) safhasında olan 13 değişik model stealth tip uçağın hepsi çift motorlu iken, F-35 uçağının tek motorlu olarak dizayn edilmesidir. F-35 uçağının dizayn safhasında Pentagon tarafından alınan bir kararla F-35 uçağının ABD Dz.Kv., Hv.Kv. ve Marine Hv.Kv. için üç ayrı tip olarak imal edilmesi planlanmıştır. Dz.Kv. için imal edilecek F-35C model uçakların uçak gemisinin güvertesine inişlerde kullanılan hook sisteminin yerinin tespitinde problemler meydana gelmiş ve bu problemin çözümü uzun zaman almıştır. F-35’lerin harekât yarıçapının kısa olmasında en büyük şikayet Dz.Hv.Kv (Navy) ve Marine Hv.Kv. komutanlarından gelmiştir. Harekât yarıçapının kısa olması, uçakları üzerinde taşıyan uçak gemisini, harekât ortamında düşman sahiline yakın seyretmek durumunda bırakacak ve bu durum da uçak gemisinin emniyetini tehlikeye atacaktır. Marine Hv.Kv.için dizayn edilen STOVL (kısa kalkış, dikine iniş) F-35B modelinin imalatında da bir çok problemlerle karşılaşılmıştır. Ayni şekilde Hv.Kv.için dizayn edilen pistlere iniş kalkışlı klasik tipin imalatında ortaya çıkan problemlerin giderilmesi ve ayrıca her üç modelin milyon rakamlarla ifade edilen yazılımlarının tamamlanması ve bunlarda meydana gelen hataların giderilmesi uzun yıllar almıştır.

Bilindiği gibi, bir uçağa stealth özelliği kazandıran başlıca uygulamalardan biri uçağın gövde, kuyruk ve kanadının tamamının radar dalgalarını emici RAM (Radar Absorbent Material) malzemeyle kaplanması, diğeri yakıt ve mühimmat yükünün tamamının gövde içinde taşınması ve diğeri de uçağa verilecek uygun aerodinamik şekil ile uçağa ulaşan radar dalgalarının dağıtılarak radar görünme kesitinin (RCS-Radar Cross Section) en aza indirilmesidir. Ayrıca uçak motorunun termal ısı kabiliyetli yani ısıyı dışa vermeden soğutma kabiliyetli olması da stealth yeteneğini sağlayan özellikler arasındadır. Şimdi yukarıda sayılan bu stealth özelliklerden F-35’le ilgili hususlara baktığımızda, F-35 uçağının Pratt&Whitney F135 turbafon motoru bildiğimiz standart turbofan motorlardan farklı özelliklere sahiptir. Bu motor kuru 28.000 libre thrust ve afterburner ile 43.000 libre thrustı ile dünyanın en güçlü ve mükemmel motoru olarak kabul edilmektedir. Motor ayrıca “Thermal Management Capacity” tabir edilen özelliğiyle egzosdan çıkan sıcak gazların soğutulduğu ve IR görüntüyü en aza indiren entegre “Stealth” kabiliyeti içeren özel bir tasarıma sahiptir. Bu motor, radarların kullandığı elektromanyetik spektrum mikrodalga segmentindeki izlerini en aza indirmektedir. Bunun yanında motorun elektro optik kızılötesi (infrared) görünür ışık segmentlerini de azaltma özelliği bulunmaktadır. Uçağın stealth özelliğini sağlayan aerodinamik şekli, hava alıklarının ve egsoz konisinin yapısı stealth özelliği için uygun tasarlanmıştır. Stealth özelliği sağlayan diğer özellik olarak, uçağın tüm gövdesini kaplayan radar dalgalarını emici RAM (Radar Absorbent Material) malzemesiyle ilgili geçmişte uçağın Mach süratlerinde kuyruk kısmındaki RAM kaplamaların soyulması gibi problemlerle karşılaşılmış ancak ileri teknoloji RAM malzemeleri kullanılarak bu problemin çözüldüğü söylenmiştir.

F-35 uçaklarının, Ağ Merkezli Harp ve Gelişmiş Sensörleri ( Network Centric Warfare) ile sadece bir savaş uçağı değil, stratejik bir platform olması istenmiştir. Sahip olduğu AESA (Active Electronically Scanned Array) radarı da bugün bir savaş uçağında olması düşünülen en mükemmel bir radardır.

Ancak F-35 uçağı, mükemmel sayılacak bütün bu özelliklerinin yanında, tek motorlu olarak dizayn edilmiş olması sebebiyle uçuş performansı düşük bir muharip uçak olarak ortaya çıkmıştır. Eğer F-35 uçağı stealth özelliği taşıyan bir uçak olarak imal edilmeseydi; yani yakıt ve mühimmat yükünü gövde içi depolarında taşımasından kaynaklanan şişman bir görüntüye sahip olmasaydı, yukarıda sayılan özellikleriyle bir muharip uçaktan istenen üstün performanslı bir uçak olacaktı. TIME dergisinin 25 Şubat 2013 tarihli sayısında çıkan F-35 uçağıyla ilgili makalenin bir paragrafında :”Neither the Air Force nor the Navy liked its stubby design” cümlesinde, “Ne Hava Kuvvetleri, ne de Deniz Kuvvetleri onun tombul görünüşünü beğenmediler” ifadesi yer alıyor. F-35 uçağının bu şişman görüntüsü, dönüş yarıçapının geniş olmasına ve dönüş yarıçapı dar olan uçaklara karşı yaptığı hava muharebesinde (dogfight) başarısız olmasına yol açmıştır. Uçak tek motorlu olduğundan: A) Diğer 5’nci nesil çift motorlu uçaklara kıyasla harekât yarıçapı kısadır, B) Taşıdığı silah yükleri, diğer çift motorlu uçaklara kıyasla oldukça azdır. C) Sürati, çekilen G miktarı, akselerasyonu ve tırmanış sürati düşüktür.

F-35 uçağının uçuş performansındaki zayıf noktaları, somut rakamlar kullanılarak, diğer stealth uçakların performanslarıyla şöyle mukayese edilebilir:

· F-35 uçağının yüksek irtifada maksimum sürati 1.6 Mach iken; Rus Sukhoi SU-57, Japon F-3 ve Çin J-20 uçaklarının hepsi yüksek irtifada 2.Mach ve üzeri sürat yapabilmektedir.

· F-35 uçağı maksimum 7 G çekebilirken SU-57, F-3 ve J-20 uçakları 9 G çekebilmektedir. (Bizim F-16 uçaklarımızın da 9 G çektiğini hatırlayalım)

· F-35 uçağı gövde içi dahili silah yuvasında 2 adet hava yer mühimmatı taşırken SU-57 ve J-20 uçakları dahili silah yuvalarında F-35’in iki misli hava yer mühimmatı taşımaktadır.

· F-35A’nın harekât yarıçapı 584 deniz mili iken, SU-57’nin 900 deniz mili, J-20’nin 1.100 deniz mili, yani F-35’in yaklaşık iki mislidir.

F-35 uçağının diğer stealth uçaklar Rus SU-57 ve Çin J-20 uçaklarına kıyasla yukarıda somut rakamlarla belirtilen performans düşüklükleri, F-35 uçağının tek motorlu imal edilmesi, SU-57 ve J-20 uçağının çift motorlu olmasından kaynaklanmaktadır. Kim ne derse desin Amerikalılar stealth kabiliyetli bir uçağı tek motorlu dizayn etmekle stratejik bir hata yapmışlardır. Bu stratejik hatayı taktik tedbirlerle düzeltmeleri de mümkün değildir. F-35 uçağının en büyük gücü başlangıçta stealth kabiliyetli bir uçak olmasıydı. Stealth kabiliyette bir uçağa sahip olmak isteyen ülkelerin amacı da harekât planlarında bu uçağı düşman radarlarının göremeyeceği düşüncesiyle taarruzi rolde kullanmak idi. Şimdi F-35 uçağı stealth özelliğini kaybedince, geriye harekât yarıçapı kısa, uçuş manevraları esnasında çekilen G miktarı düşük, dönüş yarıçapı geniş, düz uçuş ve tırmanış sürati düşük, gövde içi dahili silah yuvasında taşıdığı mühimmat diğer stealth uçaklara göre yarı yarıya az, şişman görünümlü bir uçak kalmıştır.

SONUÇ:

Berlin/Schoenefeld Airshow sırasında Alman HENSHOLDT firmasının ürettiği Twinvis radarıyla F-35 uçağının 150 kilometre takip edildiğinin açıklanması, bu uçağı savaş ortamında stealth özelliğiyle taarruzi rolde kullanmayı planlayan ülkelerin kullanma konseptlerini yeniden değerlendirmek ihtiyacını doğuracaktır. Türkiye tam da bu safhada ABD ve F-35 kurucu ortak ülkelerin müşterek kararıyla F-35 programından çıkarılmıştır. ABD’nin Türkiye’yi F-35 programından çıkardığı tarihte kaleme alıp yayınladığım bir makalede de ifade ettiğim gibi, ABD Türkiye’yi F-35 programından çıkarmış olmakla, kim ne derse desin, Türkiye’ye çok büyük bir iyilikte bulunmuştur. Böylece Türkiye baştan problemli doğan F-35 uçağından kurtulmuş olmaktadır. ABD Türkiye’yi F-35 programından çıkarma kararıyla, sadece Hava Kuvvetlerimizin bir nesil boyu kısa harekat yarıçaplı, az mühimmat yükü taşıyan, diğer stealth uçaklara kıyasla düşük performanslı ve en önemlisi de, ABD’ye %100 bağımlı bir muharip uçaktan kurtarmakla kalmamış; ayni zamanda yerli uçak sanayimizin ve yan kuruluşlarının geleceğe yönelik başarılarının önünü açmıştır. Şimdi Türkiye, varını yoğunu ortaya koyarak bütün gücünü ve imkânlarını, kendi Milli Muharip Uçağımızı yapmaya teksif etmelidir.

E- Posta: isarp56@gmail.com

Exit mobile version